Efendim ! Bu haftaki yazımda musikimizde refakat konusuna değineceğim. Bildiğiniz gibi geçtiğimiz hafta periyodik yazılarımı başlatmış ve ilk yazının konusu “konçertoyu çalışmak” olmuştu.
1981’de girdiğim TRT Ankara Radyosu saz sanatçılığından emekli olduğum 2018 yılına kadar pek çok programa eşlik ettim.
O zamanlar şanslıydık; çünkü klasik koro, fasıl, kadınlar topluluğu, erkekler topluluğu, şarkılar oyun havaları, beraber ve solo şarkılar, bir solist gibi birbirinden değişik formatta programlara eşlik etme bazen de koro şefi olarak yönetme imkanım oldu.
Musikimizde eşlik çok önemsenmesi gereken bir unsur. Bazen bakıyorum da önde bir solist var, arkadaki sazendeler devamlı artistik hareketler adeta cambazlık yapıyorlar. Yahu ! Bırakın da solist rahat bir şekilde eserini icra etsin. İsmi üstünde: Solist.
Halbuki sazendelerin kendini gösterebileceği peşrev, saz semaisi dediğimiz enstrümantal eserler var. Özellikle son dönemlerde bestelenen saz semailerinde solistlik gerektiren eserlerde sazendeler istediği gibi solist olarak eseri seslendirebilirler. Taksim formu da bir sazendenin kendisini ifade edebileceği bir form. Eğer Batı Müziği ile de uğraşıp bir çalgı için bestelenmiş bir konçertoyu çalarsanız solistlik vasfınızı da rahatlıkla ifade edebilirsiniz.
Rahmetli kanun sanatçısı Vecihe Daryal’ın eşlik yani refakat ile ilgili çok güzel tesbitleri vardı: Solisti bir rüzgâr gibi arkasından takip edeceksiniz, gerekirse solistin dudaklarını okuyup eserin neresinde olduğunu anlayacaksınız.
Yine üstadlarımızdan Yesâri Âsım Arsoy kanuni Ahmet Yatman ile yapacağı program öncesi Ahmet Yatman’a şöyle demiş: “Bulutların üstünden efendim. Bulutların üstünden “ Ne güzel ve ne kadar kibar bir söyleme tarzı. Bu söylemden sonra Ahmet Yatman her ne zaman Yesâri Âsım Arsoy’u görse : “Günaydın ! Bulutların üstünden efendim” dermiş.
İşte gerek Vecihe Daryal’ın gerekse Yesâri Âsım Arsoy’un vurguladığı gibi musikimizde refakat çok önemli bir konu. Düşünün ! Bir de refakat eden sazendelerin kalabalık olduğunu ! Ne kadar sıkıntılı bir durum.
Refakat edecek sazendeler ne kadar fazla ise refakat de o kadar güçleşir. Katıldığım hemen her programda soliste refakat ederken yukarıda bahsettiğim refakat unsurlarını hiçbir zaman kulak ardı etmedim. Eğer solist şarkısını seslendirirken sazendeler arkasında doğru bir şekilde refakat etmezlerse solistin de kafası karışır, istediği yorumu yapamaz, hatta solistin yanlış okumasına bile yol açabilir. Bu sebeple refakat çok önemli bir konudur.
Şimdi diyeceksiniz ki bir sazende nasıl refakat etmeli bir soliste…
Bir kere solisti etkilemeyecek şekilde ,ona bir melodi veya süsleme empoze etmeyecek şekilde ,mümkün olduğu kadar hafif (piyano) icra etmeli, geriden gelmelidir. Böylesi bir refakat solisti rahatlatacak ve solistin istediği şekilde eseri seslendirmesine olanak tanıyacaktır.
Musikimizde en büyük form olan Mevlevî Âyininden şarkı formuna kadar çok geniş bir yelpaze içinde yer alan eserlerde refakate çok dikkat edilmelidir. Bir konser için bulunduğum İstanbul’da Galata Mevlevihânesi’ne gittim, orada mutripte yer alan bir kanuni Mevlevi Âyini icra ederken arpejler kullandı, bu da yanlış bir icra.
Dini ögeler içeren ,musikimizin abide formlarından kabul edilen bir mevlevi ayini esnasında nasıl arpej yapılır ve akor basılır ! Bu tür hataların yapılmaması gerekir.
Keza fasıl çalarken başka türlü eşlik gerekir klasik koroya eşlik ederken başka çeşit eşlik gerekir. İşte sazendelerimizin bu konuyu çok iyi kavramaları ,seslendirilen eserdeki yapıya göre refakat yapmaları gerekir.
Konservatuvarlarımızda refakat konusuna ne kadar önem verildiğini bilmiyorum, umarım yeterince yer verilir ve orada yetişen gençlerimiz refakat konusunu çok iyi öğrenirler.
Gelecek hafta bir başka konuda buluşmak dileğiyle,
İyi pazarlar…