Bir çalgı öğrenmek -kanun çalgısını yaklaşık 45 yıldır çalan bir sanatçı olarak söylemem gerekirse- kolay olmadığını belirtmek istiyorum. Öncelikle çalgıyı doğru seçmek gerekiyor. Günlük hayatta karşılaştığım bazı ebeveynler çocuklarının bir çalgı çalmasına heves ediyorlar. Güzel bir istek ama 'acaba çocukları istiyor mu ve çalgı öğrenecek bir müzik kulağına ve ritm duygusuna sahip midir' diye ön çalışma yapmıyorlar.
Bu tür olaylarla hep karşılaşıyoruz, çoğunda ya aileyi ikna etmişimdir ya da öğrencinin çalgısını değiştirme yoluna gitmişimdir.
Önce yapılacak iş, ders/kurstan ziyade çocuğu canlı konserlere (TSM,THM, SO opera/bale) temsillerine götürmek olmalıdır ki çocuğun hangi çalgıya istek ve yeteneğinin olduğu tesbit edilebilsin. Ancak bu tesbit yapıldıktan sonra çocuk/kişi başarılı olabilecektir. İcra edeceği enstrümanın yönlendirmesi, tesbiti önemlidir.
Öğrencinin önünde zor, engebeli ve disiplinli bir süreç onu bekler.
Bunu ona anlatmak gerekir. Öğrenci küçük yaşlarda ise bu anlatım dolaylı yollardan yapılabilir. Adeta bir oyun oynuyor havası şeklinde. Aksi takdirde öğrenme/öğretme isteği ters tepebilir ve çocuk çalgı öğrenmeden tamamen vazgeçebilir.
Düzenli ve disiplinli bir çalışma sürecine sevgiyi katmak gerekiyor. Eğer sevdiğiniz işi yapıyorsanız çok çalışmak zorunda olmazsınız. Ama konu müzik olunca bu görüşe katılmak mümkün değil, çünkü bir hafta çalışmayınca en az bir ay geri gidilebilir. Kazanılan melekeler ve enstrüman icra alışkanlıklarını kaybedersiniz ki onları tekrar geri kazanmak kolay olmaz.
Bir yabancı dile kısa süreli ara verdiğinizde unuttuğunuz bilgileri geri çağırabilir ve tekrar kullanabilirsiniz ama çalgıda çalışarak kazandığınız yetenek ve melekeleri geri kazanmak, ancak çalışmakla ve pratik yapmakla yani çalışmakla elde ediliyor.
Bir çalgıyı öğrenip çalışırken ilk başlarda çalgı, öğrenciye direnç gösterecektir, bu normaldir. Eğer çalgıyı vücudunuzdan bir parça, adeta uzuv gibi gördüğünüz takdirde başarı kendiliğinden gelecektir. Bir çalgı öğrenen kişi çok sabırlı, disiplinli olmalı ve sistematik çalışmalıdır. İlk başlarda çeşitli etüd ve pratikler, farklı teknikler kazanılması için gereklidir. Akort bambaşka bir konudur ve çok zaman ayrılması gerekir. Hele kanun olursa daha farklı zorlukları vardır.
Bazı hocalara dikkat ediyorum da çalgıda bir hakimiyet kazandırmadan, doğru-dürüst nota öğretmeden, usüller yeterince bilinmeden hemen peşrev veya saz semaisi çalmasını istiyorlar öğrenciden. Son derece yanlış bir yöntem. Çünkü çalgıda temel bir hakimiyet kazandırılmadan, usül ve makam bilgisi verilmeden, biraz repertuvar bilgisi kazandırılmadan bu tür eserlerin seslendirilmemesi gerekir.
Burada kendimden örnek vermek istiyorum:
TRT Ankara Radyosu’nda kanun sanatçısı olarak atanmamdan ancak 15 yıl sonra kanun dersi vermeye başladım. Burada rol modelimin babam olması bana hep avantaj sağladı. Çalgıya karşı hâkimiyetimi kazanıp, tekniğimi geliştirdikten ve makam-usûlleri öğrendikten , repertuvar bilgisini ilerlettikten, farklı müzik türleriyle ilgilendikten sonra bu cesareti ancak kendimde bulabildim ve kanun dersleri vermeye başladım. Çalgıyı eline alıp birkaç sene çaldıktan sonra öğretmenlik olmaz, bu konuda çok çalışmak gerekiyor.
Bu arada her öğrenciden bir şey öğreniyor ve kendinizi geliştiriyorsunuz. Öğretmenlik yaptığım Gazi Üniversitesi Müzik Eğitimi Fakültesi ve ODTÜ Müzik Bölümü ve Klasik Türk Müziği Topluluğu bana çok tecrübe ve birikim kazandırmıştır. Bu iki üniversiteyi özellikle vurgulamak isterim.
Mehmed Âkif Ersoy üstadımızın öğretmenlikle ilgili sözleri şöyle:
“Öğretmende dört unsur olması gerekir, çünkü görev çok kutsal ve önemli. Bu dört unsur: Liyakat, Vicdan, İmân ve Edep” . İstiklâl şairimiz ne kadar güzel ifade etmiş.
Bir çalgıyı öğretirken geleneksel yöntemlerle de öğretebilir ve modern teknikler de uygulayabilirsiniz. Musikimizde önemli bir yer turan “meşk” yöntemiyle birlikte çalgılar için yazılmış metodları da kullanılırsa başarı kesin gelecektir.
Önemli bir konu da çalgının sınırlarının zorlanmasıdır. Hep aynı tür eserler çalıştırmak, aynı sazendeden eserler dinlemek yerine farklı sazendelerden farklı üslup içeren eserler dinlemek, farklı teknikleri uygulamak doğru bir seçim olacaktır. Ayrıca Caz Müziği, Batı Müziği ve Dünya Müziği gibi farklı müziklerden seçilecek eserler de çalgı tekniğininin daha iyi geliştirilmesine yardımcı olacaktır.
Nasıl ki bir elin parmakları aynı değilse hiçbir öğrenci de aynı olmuyor; bazıları vasat oluyor bazıları da çok başarılı. Hatta içinden bir konçerto seslendiren bile çıkabilir. Tamamıyla öğrencideki Allah vergisi olan yeteneğe bağlı. Eğer iyi bir öğrenci ise öğretmeninin de öğrencinin önünü açması gerekir. “Boynuz kulağı geçer” diye bir söz vardır, bırakın boynuz kulağı geçsin, başarılı bir çalgı tekniği, hakimiyeti için öğrencilerimizin kısıtlamaya değil zengin içerikli etüd ve egzersizlere ihtiyacı var. Öğretmenin de bu konuda devamlı kendini yenilemesi, araştırması gerekir diye düşünüyorum.
Bir çalgı öğrenen kişinin spor yapması da gerekiyor. Saatlerce aynı pozisyonda çalışmak gerçekten meşakkatli bir süreç, çalıştırdığınız uzuvlarınıza da büyük zararı var. Yıllar önce günde 9-10 saat çalıştığımı hatırlıyorum, çok uzun bir zaman. Günün yarısı etüd ve egzersizlerle geçiyor. Bu sebeple spor yapmak ilerde karşılaşılacak ağrı ve sorunların önüne geçecektir.
En güzel sporlardan birisi de yüzmektir, bu konuyu da özellikle vurgulamak istedim.