Bugün - Thursday, April 18, 2024
Foto Galeri
Video Galeri
Firma Rehberi
Künye
Reklamlar
Üye İşlem
 Bize Ulasin
www.musikidergisi.com Logo
-
İstanbul 27°°C
Yazar Detayları

Konuk Yazar

Konuk Yazar - Vefatının 21. Senesinde Mûsıkîmizde Bir Ekol İcrâ ve Üslûp Âbidesi: Bekir Sıdkı Sezgin... Salih Zeki Çavdaroğlu

Vefatının 21. Senesinde Mûsıkîmizde Bir Ekol İcrâ ve Üslûp Âbidesi: Bekir Sıdkı Sezgin... Salih Zeki Çavdaroğlu
Yazı Tarihi: Wednesday, September 13, 2017

10 Eylül 1996’ da Türk Musıkîsi o güne kadar yetiştirdiği en büyük icracılardan birini kaybeder. O 20. yüzyılın son çeyreğinde Geleneksel Musiki’nin Alaeddin Yavaşca ve Kâni Karaca ile birlikte “üç büyük”olarak adlırılan solistlerinden biridir. Sesi kadar hançereüslup ve tavrıyla da bir mükemmeliyet sembolüdür ve günümüzde okuduğu eserlerle adeta icrânın mihenk taşı olmuştur.

Kendi dilinden anlattığı hayat hikâyesinde1936 yılında doğduğunu dini mûsıkî dalında ilk derslerini babası Hafız Hüseyin Efendi’den aldığını söyler. Özgeçmişini anlattığı hemen hemen her konuşmasının birinci paragrafında Babası yer alır ve onun ruhunu şu övgü dolu sözlerle yâdeder:

“…Hâsılı babam benim hem sebeb-i hayatım hem öğretmenim hem mürebbimhem de arkadaşım olmuştur…”[1]

35 yaşında başladığı Kuran-ı Kerim hıfzını beş yaşında tamamlar. Daha 6 yaşında iken bir çok makamı pratik olarak tanıyıp bir çok âbide eseri büyük bir beceri ile icra ettiğini anlatır.Artık o Mevlid ilâhi Durak Na’t Kaside Gülbank ve diğer dini musıki fomlarını maharetle icra etmektedir. İlkokulu bitirene kadar Kur’an tilâveti ve Kur’anla ilgili temel ilimlerin tahsilini yapar.

Dokuz yaşına geldiğinde ilk mevlid’ini bir cami kürsüsünde okur. On yaşında iken bestekâr Rakım Elkutlu ile tanışır ve iki sene ondan feyz alır ve onun bütün eserlerini öğrenir. taokula başladıktan sonra çok güzel bir sese sahip olan annesi Feride Hanım’dan şarkı fmuna ait bir çok eseri meşk eder. Artık yeterli alt yapıya sahiptir. Liseye başladığı yıl aynı zama Belediye Konservatuarı sınavını da kazanır ve profesyonelliğe ilk adımını atar.(KÖK dergisi Mart1982-sayı:13)

Yetişirken Münir Nureddin Selçuk ve Alâddin Yavaşca’dan oldukça etkilenir. Bu isimler dışında Mesud Cemil Şefik Gürmeriç Nevzat Atlığ ve Ferdi Statzer’ in de öğrencisi olur. Kendini iyice yetiştirdikten sonra eser icrâ edrken yaptığı nüanslar erişilmez bir güzellik gösterir.Tabii ki bunda küçük yaşta edindiği hafızlıktaki tilâvetinin de oldukça büyük bir payı vardır.

1959 yılında İzmir Radyosu’nun açtığı sınavı başarı ile verir ve “yetişmiş sanatçı” statüsünde göreve başlar. Yine o yıl içinde “solist” ve “birinci sınıf solist”kadrosunu alır. Aynı Radyo’da 1967 senesinde “stajyer sanatçılar”a öğretmen 1973’ de “Klasik Ko Şefliği”ne getirilir. O yıl Zakirbaşı İlhami EfendiManisalı Hafız Ahmed EfendiMübaşir Kemal Efendi ve Hafız İbrahim Efendi’ den Dini Türk Musıkisi fmundaki eserleri meşk eder  uslup ve tavrını adeta mükemmel bir çizgiye getirir.

Onun bu vasfı yani tasavvuf musıkisinde ustalığı da özellikle verdiği salon konserlerindeki icralarıyla taya çıkar. Cumhuriyet dönemi boyunca hiçbir solistin cesaret edemediği “naat”ı 1978 yılında Niyazi Sayın ve Necdet Yaşar’ın eşliği ile 900 kişi huzurunda okur ve dinleyiciler naat’in haşmeti ile huşu içinde ve coşkuyla “Allah Allah”diye nidâ ederler.

Bekir Bey’in icradaki üstün ve erişilmez kalitesini en iyi anlatan cümlelerden biri de her halde şu ifadelerdir :

“…İsmail Dede’nin meselâ’Nihân ettim seni ey mehpâre cânımsın’ sözleriyle başlayan Sultâniyegâh bestesini evvelâ TRT arşivinden rastgele seçilmiş bir icradan veya Nevzat Atlığ Beyefendi’nin riyaset ettiği devlet kosundan dinledikten sonra bu defa Bekir Sıdkı Sezgin Beyefendi’nin icra tarzına ve hatta mümkünse koral icraattaki üslûbuna dikkat ederek mukayesede bulunmanız mümkün olsaydı neyi kasdettiğimi açıkça anlayacaktınız…”[2]

Allah göstermesin ama o eseri bir de divalardan mivalardan dinlememiz Bekir Bey farkını herhalde daha da bariz bir şekilde ortaya çıkaracaktır.

Radyodaki solistlik ve koro şefliği görevlerinin yanında açılışından itibaren Türk Musıkîsi Devlet Konservatuarı’nda öğretmenlik yapar ve 1980 senesinde bu TRT’den emekli olur. 1983 senesinde Doğu müziği çalışmaları yapmak üzere Hollanda’ da kurulan bir müzik şirketinin sanat müşavirliğini de yapar.

1981-82 yıllarında yayımlanan“Sanat ve Kültürde KÖK”isimli dergideki yöneticiliği ve yazarlığı ile de Türk Musıkîsi’ ne farklı bir açıdan hizmet eder.

1985’ de emekli iken özel bir statü ile yeniden İ.T.Ü.Türk Musıkisi Devlet Konservatuarı’na öğretim görevlisi olarak döner.

Son dönemlerinde Türk musıkîsinin yozlaşmasında önemli katkılarda bulunan  piyasa müziğinin çığırtkanlarınca “sanat güneşi” olarak tanımlanan Zeki Müren ile Klâsik Türk Musıkîsinin son dönem içinde en otantik ve kusursuz icracısı olan Bekir Sıdkı Bey’in vefatları arasında takriben bir haftalık bir zaman aralığı vardır.

Ne kadar acıdır ki yazılı ve görsel medyanın şişirdiği bir Zeki Müren’ in cenaze töreni dönemin Kültür Bakanı’nın da katılımıyla bir âyine dönüştürülürken Geleneksel Musıkîmizin tartışmasız en büyük icracılarından birisi üstelik TRT’ ye uzunca yıllar emek vermiş bir büyük ismin ölüm haberi TRT’nin haber bültenlerinde birkaç saniyelik bir süre ile geçiştirilecektir. Buna rağmen Türk Musıkisi camiasının yoğun katılımıyla kılınan cenaze namazından sonra ebedî istirahatgâhı Karacaahmet’ e defnedilir.

Bu durum karşısında bir büyük musıki ustası isyanını şöyle ifade eder:

“..Bekir Sıtkı Sezgin bu ülkenin bir daha herhalde yetiştiremeyeceği çapta bir klâsik musıkî yumcusuydu.10 Eylül günü vefat etti. Haberiniz oldu mu veya olduysa nasıl oldu, hangi gazetede hangi TV’de… 24 Eylül günü ise Zeki Müren vefat etti. Ben ‘güneşi sönen’ medyaya bakınca her halde meclis tatil edilir millî yas ilân olunur bayraklar yarıya iner okullar kapanır TRT ‘ağırlaştırılmış yayın’a geçer (biz de böylece TRT’nin gözünde matem müziği olan Ruşen Kam yönetimindeki klâsik kolarla senfonik müzik dinleme imkânı bulabilir) diye bekledim…” [3]

Ölümünün ardından Türk basınında sayılı birkaç kalem de olsa onu hayırla ve övgü ile anarlar. İşte onlardan bazıları:

“…Bekir Sıtkı Bey Türk musıkîsini klâsik tavırla icra edebilen son birkaç büyük sanatkârdan biriydi.’Bu eser böyle okunmaz’ diye yakınıp ’peki nasıl okunurtarif et bakalım.’ itirazıyla karşılaştığımızda ’İşte Bekir Sıtkı Bey’ in icra ettiği gibi okunur.’ diyebilme imkânını kaybettik…

…Türkiye’nin en meşhuren önemli ve en mûteber icracılarından birinin ölümü nasıl olur da haber bültenlerini dolduran incir çekirdeğini doldurmaz onca fâsık haber arasında olsun birkaç cümlecik yer bulamaz; kâzip şöhretlerin birbirinin ensesine şaplak atmasını bile ‘flaş’ başlıklı altyazılarla başımıza kakan medya böyle bir haberi nasıl görmezden gelir..”[4]

Aynı yazar bir başka yazısında şöyle devam ediyor :

“…Zeki Müren’ den takriben bir hafta önce büyük ses ve uyum sahibi Bekir Sıdkı Sezgin’i kaybettik. Bekir Sıdkı Bey bölünmüşlüğün değil bütünleşmişliğin; tereddüdün değilkararınpopüler olanın değilgeleneğin sesiydi.Temsil ettiği değerleri hiç de rencide etmeyen mütevazı akislerle aramızdan ayrıldı.Klâsik tarz icrâdaki kudretihiç tartışma kabul etmez tarzda Zeki Müren’den üstündü….

…Bekir Sıdkı Bey gibi hayatında ve sanatında bütünlüğün sırrına erişmiş olanların dramı ise zannımcasanatkâr ruhların pek ihtiyaç duyduğu sevgi ve alâkadan hakkını yeterince tahsil edememekte yatıyor.

Sanatkârın parçaladığını sanat bütünleştiriyor galiba.”[5]

Beşir Ayvazoğlu ise onun ardından şunları yazıydu :

“…Evet o koca sanatkâr henüz genç denebilecek bir yaşta göçüp gitti tam tamına altmış yaşındaydı; fakat takvim yaşına sığmayacak büyük bir hayat yaşadığından mı nedir; son zamanlarda epeyce yaşlanmış görünüydu….

…Ama onun sesi ve tavrına sanki ‘ezelden âşinâ’ idim;aslında bu ses ve tavırda bütün bir medeniyet konuşuydu; binbir türlü saldırıya ve ihanete uğramış olmasına rağmen direnen bir medeniyet. O tegannî ve terennüme başladığı zaman ’gemiler geçmeyen umman’ın önünüzde bütün açıldığını hissediydunuz;ses ve ışıktan örülmüş bir kâinatta bir elmas yağmuru düşünün!..”[6]

Ayvazoğlu’nun dediği gibi o Osmanlı Müzik Tarihi’nin 15.yüzyıldan günümüze gelen periyodunda icra ettiği her eseri sanki Meragîler Itrîler Dedeler Nikoğos Ağalar Hacı Arif ve Şevki Beyler’ in zamanlarındaki otantikliği içinde falsosuz icra ederhakikaten müziğinini bir dini ritüel imişcesine dinletirdi.

TRT onun yıllarca mikrofonlarına okuduğu Türk Musıkîsinin en seçkin bestelerinin kayıtlarını saklamaya lüzum görmediği için ölümünden sonra Neyzen Sadrettin Özçimi ile Türk Musıkîsi Vakfı’nın tak girişimi ile özel koleksiyonlarda bulunan ve içlerinde Mevlid ve Naat gibi tasavvufî fomların da bulunduğu 45 eserlik 3 CD’nin yapımını gerçekleştirerek onun muhteşem yorumunun bir ölçüde gelecek kuşaklara aktarılmasında önemli bir görevi yerine getirmiş olurlar.

 

Salih Zeki Çavdaroğlu

Bkz: https://ferahnak.wordpress.com/2017/09/10/vefatinin-21-senesinde-musikimizde-bir-ekol-icra-ve-uslup-abidesi-bekir-sidki-sezgin/ 

 
İletişim E-Posta: - Telefon:
 
Yorumlar
*** Yorum Yaz
Bu yazıya hiç yorum yapılmamış, ilk yorumu siz yapın.

Diğer Yazıları

Yazılarınızı bekliyoruz... Musiki Dergisi
Fazıl Say'ın müzikte dostluk tahayyülü ve yanılgıları… Gökmen Özmenteş
İlham Nedir ?.. Hasan Cihat Örter
Arif Sağ 2018 Röportajından seçmeler…
Kardeş çalgılarımızdan kamança, kemane, gyjak, rebab, ıklığ ve eğitimde ortak kullanım düşüncesi… Zekeriya Başarslan*
Yahya Şerfedinov’un Kaytarma Kitabı Üzerine Bir İnceleme… Yrd. Doç. Dr. Zekeriya Başarslan (*)
Mevlevilik hakkında manifestom… Kudsi Erguner
Uluslararası H.S.Arel ve Türk Müziği Sempozyumu’nun düşündürdükleri: “Mûsıkîmizin polifonize edilme ütopyası artık bitirilmeli…“Salih Zeki Çavdaroğlu
Hüseyin Saadettin Arel Sempozyumu’nun Ardından… Prof. Dr. Gözde Çolakoğlu Sarı
Derleyen kişi türkünün sahibi olabilir mi?.. Burhan Tarlabaşı
Ermukan Saydam Sonsuzluğa Göçtü… Tuğrul Göğüş
TRT TSM Repertarı’ndaki eserlerin kaçta kaçı seslendiriliyor… Bayram Yurdacan (*)
Yeni Atatürk Kültür Merkezi (AKM) Projesi üzerine… Hüsrev Hatemi
Bir (Neo)Rokoko Üstadı: Tanburi Bestekâr Dürrü Turan… Şelâle Turan
Kronolojik Piyano Tarihi (1700-2005)… Derleyen: Buğra GÜLTEK
Vefatının 21. Senesinde Mûsıkîmizde Bir Ekol İcrâ ve Üslûp Âbidesi: Bekir Sıdkı Sezgin... Salih Zeki Çavdaroğlu
Hulusi Gökmenli (1902-1975 Musikişinas-Gazelhan-mevlithan)... Cemil Altınbilek
Türkiye’deki çoksesli müziğin Atatürk Dönemi ve sonrasındaki durumu… Sabutay Uğur
İsimsiz ama muhteşem insanlar!.. Hıncal Uluç
"Pabucumun sanatçıları ve sahte vicdanları!.." Haşmet Babaoğlu
Zeki Müren düşmanlığı ve kıskançlığının kökenleri… Nihat Genç
Sanatçı İftarındaki Terslikler… Akif Beki
Zararlı ve yararlı musiki dernekleri ile korolar… M. Murat Oto*
İzmir Marşı - Kafkasya Marşı - Gazi Mustafa Kemal Paşa Marşı… Cemal Ünlü
Ela Altın ile Röportaj… Tuba Dere
İstanbul Türk Musikisi Devlet Konservatuarı'nın kuruluşu hakkındaki ikinci yazım… Osman Babuşcu
İkiz Sanat… Fırat Kızıltuğ
Ah siz müziksiyenler, pardon müzik yiyenler, pardon müzisyenler.. Hakan Güngör
İdil Biret'in Adana ÇDSO Konserinin iptali üzerine… Tuğrul Göğüş
Fazıl Say nasıl yetişti?.. Ahmet Say
Tanburi Fahrettin Çimenli… Cemil Altınbilek
Geleneksel Mûsıkîmiz’ in bazı korolarının hâl-i pürmelâli n’ olacak acaba ?.. Salih Zeki Çavdaroğlu
Nüzhe… Günel Şahin Adıgözelova
GTM yaylı çalgıları için tasarlanmış “Gerdirme Sistemli ve Ayarlı Kemençe Yayı“… Dr. Mustafa Aydın ÖKSÜZ (*)
Çalgı yapımında kullanılacak ağaçların yetiştirilmesine önem verilmelidir… Tuğrul Göğüş
Ve Penderecki Yapıtlarını Yönetti*… Seyit Yöre
Dağ fare doğurdu... Müfit Semih Baylan
Diğer Yazarlar

Münih LMU Müzikoloji Enstitüsü’nde "Gültekin Oransay" rafı...
Kitabu İlmi'l-Musiki Alâ Vechi’l-Hurûfât'ın müellifi kimdir? -16-
Çalgıları geliştirmek nedir, nasıl olur?..
Fazıl Say'ın Feyzi Erçin'e desteği…
Nida Tüfekçi’nin Öğrencisi Olmak!..
Yazılarınızı bekliyoruz... Musiki Dergisi
Spor yazarı mı, müzik yazarı mı?..
Yeni YÖK’ün ve değerli başkanı Sn. Saraç’ın övgüye değer kararı: Müzik öğretmenliği açısından yapıcı bir değerlendirme…
Serhanende Nurettin Çelik ...
Meragi niçin 24 şube dedi? Hurufilikten etkilendi mi?..
Çevrimiçi Türk Halk Musikisi Videoları: "Konma Bülbül Konma Nergis Daline"
Günün Sözü
Uluslararası çoksesli müziğin yükseltisi yerel değildir, uluslararasıdır
(Ayhan Sarı)
Yazarlar 
Röportajlar
Fırat Kutluk “Neden Müzik Dinleriz?“...
Ayhan Sarı - Kitabın adından başlayalım mı?  Buna bağlı olarak da kitabın sonunda müziği neden dinlediğimizin yanıtını veriyor musun? Fırat Kutluk - ...
»
»
»
Tarihte Bugün
Arşiv Arama
Facebook
Anasayfa
Site Haritasi
Sitenize Ekleyin
RSS Kaynagi
Hakkimizda
Reklamlar
Künyemiz
Facebook
Twitter
Bize Ulaşın
Copyright ©2013 - Tüm haklari sakli tutulmaktadir.
Bu sitede yayinlanan tüm resim, materyal ve içerigin telif haklari tarafimizca sakli olup izinsiz alinip kullanilamaz.
0.33ms
cheap jordans|wholesale air max|wholesale jordans|wholesale jewelry|wholesale jerseys