16 Ekim 2016 günü, Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu’nun geleneksel Cumartesi mûsıkî etkinlikleri çerçevesinde Sayın Mehmet Güntekin Bey’ in yönetiminde İstanbul Fasıl Topluluğu’ ndan doyumsuz güzellikte bir Hicazkâr Faslı dinledik.
Faslın öncesinde ise Türk Mûsıkîsi Federasyonu Başkanı sayın Tahir Aydoğdu ve Yönetim Kurulu üyelerinin konuşmaları ile Türkiye’ deki Türk Müziği topluluklarının bu günkü durumu ve geleceği hususunda birkaç saatlik zaman dilimi içinde anlatıldı. Davetli müzik derneklerinin mensupları da zamanın elverdiği ölçüde kendi görüş ve düşüncelerini dile getirdiler.
Gündemin en sıcak ve yoğunlaşılan maddesinde ise; “Koro geleneğinin iyiden iyiye yozlaştığı” hususunda hâzirûn âdetâ oy birliğiyle birleşti.
Bu konuda değerli müzik adamı sevgili kardeşim sayın Dr. Ayhan Sarı Bey MUSİKİ DERGİSİ’ nde o günün gündemi ve bunun eleştirisini geniş bir şekilde anlattı. Meraklıları oradan okuyabilirler.
Ben fakir orada ne herhangi bir derneğin yöneticisi, ya da mensubu olmayıp, sadece nâçiz bir mûsıkîşinas olarak bulunduğumdan o ortamda kelâm etmem yakışık almazdı. Bu sebeple kendi düşüncelerimi karaladığım şu satırlarla ifade etmekten de geri durmayacağım.
Yapacağım bütün eleştirilerde sadece İstanbul’ da sayıları yüzlerce topluluğa ulaşan bu derneklerden yine sayıları iki elin parmağı adedini aşmayan derli toplu topluluğu bu safhada tenzih ederek eleştirmeye başlıyorum.
Bunun dışındaki topluluklardan yarası olan varsa gocunur.
Ben İstanbul’a 1978 yılında taşındım ve o tarihten bu yana da kesintisiz olarak İstanbul’dayım. O yıllarda bu şehirde mûsıkî derneklerinin sayısı 10, hadi bilemediniz 20’ yi geçmiyordu.
Tâ ki 12 Eylül 1980 darbesinden sonra Özal hükümetleriyle yeniden demokratik döneme “Liberal Devlet“ anlayışıyla girdik, Türk toplumu da sakat bir sosyalleşme faaliyetine girdi. Bu güne kadar da aralıksız olarak hızla devam etti ve etmeye de devam ediyor.Tabii bundan müziğimizin de nasibini almaması mümkün değildi.
Bu meyanda müzik derneklerinin oluşum ve faaliyetleri de tâbir caiz ise Down Sendromlu bebekcesine üremeye başladı.
O zamana kadar bir kişinin her hangi bir derneğe girmek için taşıyacağı değerler, ritm duygusu, ses kapasitesi, tavır vb. hasletler gerektirirdi. Bunun dışındaki hiçbir husus onlara bu dalda sadece konu mankeni olarak arz-ı endâm etme imkânı vermezdi.
1990’lara gelindiğinde ben de bulunduğum toplulukta hasbelkader yöneticilik görevi üstlendim. Korist seçimi ve değerlendirmelerindeki yozlaşma o köklü kurumda da olanca hızıyla hüküm sürüyordu.
Meselâ bir üniformalı asker çocuğu, ya da eşraftan birinin mahdumu ya da mahdumesi için ayrıcalık kıyağı birilerine yaranmak uğruna pervasızca yapılıyordu.
Konserlerde solist seçimlerinde rutin bir şekilde sadece aynı 3-5 yârene piyango vuruyordu. Yetenekli ve de bilgili genç koristler yok farzediliyordu.
Bunun dışında diğer teknik ve idari hususlardaki yanlışlıklara gücüm nisbetinde karşı çıktım, muhalefet ettim, kazan kaldırdım ve tabii ki o kurumdan da şutlandım.
Şimdi o topluluğun 1980‘li ve daha önceki yıllardaki müzikalitesine bakıldığında, geldiğimiz nokta her şeyi vahim bir şekilde tasvir ediyor.
Bunu genellersek neredeyse her 100 korodan en iyimser ifade ile 80 koronun özellikle solo icraları hareketli bir karikatür varyetesinden farksız.
Bugün her hangi bir semt korosunun, o beldenin Belediyesinin herhangi bir konserine bir gidin; göreceğiniz manzara şudur :
Konser öncesindeki tanıtım konuşmaları size ilk bakışta, bir konserden ziyade bir siyasi mitinge geldiğiniz algısını yaşatır. O topluluğun siyasi ve ideolojik yapısı ne ise, koro şefince gelen kalabalığın telafuz ettiği bir takım sloganlara dinleyicilerin de delicesine iştirakini ve alkışlamasını âdeta emreden bir tutumla buyurgandır. Bu sebeple bazı konserleri hiç dinlemeden terk etmişimdir.
Bir başka sevimsiz durum da, vasat birkaç bestecinin o yöredeki bütün konserlerin kesintisiz müdâvimi olup, her konser öncesi gelenek haline gelmiş seremonilerde isbât-ı vücut ederek alkış toplaması garâbetidir ki vahim bir kompleks histefisidir.
Bazı konser formatlarında ise Koro’nun bütün elemanları istisnasız bir şekilde o günkü repertuvarı, ya utanarak, ya şaşkın bir şekilde, ya da şarkı sözlerini unutarak, çoğunlukla da detone bir icra ile dinleyici olarak size solist olarak büyük bir işkence yaşatacaklardır.
Daha ne olsun durum maalesef budur amatör müziğimizde.
Profesyonel müziğimiz sanki çok da mükemmel imiş gibi… (1)
________________________________________________
(1) https://ferahnak.wordpress.com/2016/11/04/geleneksel-musikimiz-in-bazi-korolarinin-hal-i-purmelali-nolacak-acaba/