Bugün - Thursday, March 28, 2024
Foto Galeri
Video Galeri
Firma Rehberi
Künye
Reklamlar
Üye İşlem
 Bize Ulasin
www.musikidergisi.com Logo
-
İstanbul 27°°C
Haber Detayları

Bir Panayot Abacı hatırası: “Bale ve Darbuka...”

Çorum Haber Gazetesi yazarlarından Gazanfer Eryüksel'in geçtiğimiz günlerde yitirdiğimiz değerli müzik insanı Panayot Abacı ile ilgili bir anısını aktarıyoruz... Çaba yıllar sonra da kendini gösteriyor ve "değer" yıllar sonra Anadolu'nun bir sesinde dile geliyor. Kaybolmuyor...

YAŞANIM Haberi - Tuesday, August 4, 2015 - 22:17
Çorum Haber Gazetesi yazarlarından Gazanfer Eryüksel'in geçtiğimiz günlerde yitirdiğimiz değerli müzik insanı Panayot Abacı ile ilgili bir anısını aktarıyoruz... Çaba yıllar sonra da kendini gösteriyor ve
Resmi küçültmek için üzerini tıklayın...

Bir Panayot Abacı hatırası: “Bale ve Darbuka...”  Gazanfer Eryüksel

 

Gazetede Panayot Abacı’nın (23 Aralık 1923 – 27 Temmuz 2015) vefat haberini okuyunca zaman tünelinin dehlizlerine iniyorum.

Yıl 1972… İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi ile İstanbul Belediye Konservatuarı’nda öğrencilik, piyasada ise darbukacılık yaptığım yıllar. Bir de İstanbul Üniversite Korosu var… Şiir bir yeraltı nehri…

Korumuz aylık radyo programları yanında her yıl geleneksel iki konser verirdi. Yaz aylarında ise bir kez Validebağ Prevantoryumu’nda ve Bakırköy Akıl ve Ruh Hastalıkları Hastanesi’nde hastalara konser verdiğimizi hatırlıyorum. Şimdilerde bunlara sosyal proje diyorlar galiba…

Vefa Lisesi’nin 100. Kuruluş yıldönümünde okulun salonunda da bir konser vermiştik.

İşte o konserin birinci bölümünden sonra verilen arada sigara içmek için fuayeye çıktım. Arkadaşlarla laflarken Konservatuar Müdür Yardımcısı gözüme çarptı. Bizim hiçbir konserimizde görmediğimi belleğim altyazı olarak geçti.

Müdür Yardımcısı eliyle beni çağırıyordu. Etrafıma bakınarak görmezden gelmeye çalıştım. Elimde sigara ile yanına gitmek istemiyordum. Ama o ısrarla eliyle gelmem için çağırıyordu. Sigaramı arkadaşın birine verip yanına gittim.

“Neredesin sen? Bu hafta okula gelmedin…”

“Hocam, Akademi’de dersler çok sıkışıktı.”

“Bir hafta seni bekledim. Pazartesi sabahı 09.30’da darbukanı al ve Opera Bale Orkestrası’nda Panayot Abacı’yı bul…”

Şaşkınlıkla yüzüne bakıyorum. Yüzümde soru işaretleri… Darbuka ile Opera Bale Orkestrası arasında bağ kurmam mümkün değil.

Yüzümdeki soru işaretlerini gören Müdür Yardımcısı duruma açıklık getiriyor.

“Köçekçe Bale süiti için darbuka istemiş şef… İstanbul’da nota bilen darbukacı bulamamışlar. Konservatuarı aradılar. Ben de bir öğrenci var dedim. Pazartesi sabahı muhakkak git ve Panayot Abacı’yı bul…”

“Tamam Hocam…” diyerek yanından ayrıldım. Ardımdan sesleniyordu, “Unutma, git mutlaka…”

Pazartesi sabahı Akademi’deki derslerimi asarak Taksim’deki Opera Bale Orkestrası’na gittim. O yıllarda AKM 1970’de geçirdiği yangın sonrası tamirattaydı. Opera ve Bale Orkestrası Taksim’deki bir sinema salonunda etkinliklerini sürdürmeye çalışıyordu. Daha doğrusu aynı salonu Devlet Tiyatrosu ile paylaşıyordu.

Söylendiği gibi Panayot Abacı’yı buldum. Benden nüfus cüzdan sureti ve ikametgâh istedi. Her prova ve etkinlik için yevmiye alacağımı da söyledi. Müzik yaşamımda ilk kez bu kadar büyük bir orkestra ile çalışacaktım. Heyecanlıydım.

65 kişilik orkestranın üyeleri ellerinde çalgıları ısınmaya çalışıyorlardı. Ben de ritimlerin olduğu yerde ayrılan iskemleye oturup şefin gelmesini beklemeye başladım. Birinci kemanın yayını nota sehpasına vurmasıyla uğultular kesildi. Şef gelmiş ve yerini almıştı.

“Köçekçe Bale Süiti” Ulvi Cemal Erkin’in bir eseri… Besteci orkestra düzenlemesini yaparken darbuka partileri de yazmış. İhtimal o güne kadar yapılan icralarda şefler darbukayı istememişler. Ama bu kez Avusturyalı şef, darbukayı orkestrada ısrarla istemiş olmalı ki ben buradaydım.

Provaya başladık. Çalıyoruz ki önümdeki notada dört dörtlük bir es işareti ve üzerinde 28 yazısını görünce durdum. Orkestra da durmuştu. Si bemol klarnet tek başına çalıyordu. Daha sonra bu icraya kadans dendiğini Türk müziğindeki taksime bezmediğini ancak besteci tarafından yazılan bir ezginin seslendirildiğini öğrenecektim.

Esas sıkıntı bendeydi. Yanımda trampet çalana “Bu 28 ne demek?” diye sordum. Trampet çalan kızgın bir sesle “Sen nota bilmiyor musun?” diye sordu. “Biliyorum, ama bu 28 ne?” diye cevap verdim.

“Bir kere sayarım bir daha saymam…28 ölçü es yapacaksın…” diyerek saymaya başladı. Ben kulağım ise klarnetin çaldığı ezgilerdeydi.

Batı müziği nota kullanımı ile Türk müziğinde hiç olmayan bir nota kullanımının farkı beni açmaza sokmuştu. Kendime göre bir çare buldum. Klarnetin solo ezgisinin cümleyi nerede bitireceğini iki tekrarda ezberledim. Bir daha böyle bir sıkıntı olmadı.

Bir sabah yine provaya geldik. Şef yerini aldı ama bir kargaşa var. Piyanist “Benim notam yok…” diye feryat ediyor.

Şef bana dönerek, “Sen darbukacı, ver notanı” dedi.

Ben de “Şef ben notamı vermem” der demez şef, “Sen çalıyor zaten notasız, ver şu notayı” demesin mi?

Şef, 65 kişilik orkestra içinde benim yazılan partisyona sadık kalmadığımı yakalamıştı. Şefin dikkatimi çeken en önemli özelliği, bir Türk bestecisinin eserini, önünde İstanbul telefon rehberi kalınlığındaki partisyonlara bakmadan ezbere yönetmesiydi. Bir keresinde viyolonsellerin icrasını beğenmeyerek onları tek çaldırırken de partisyona bakmadan ve ağzıyla viyolonsellerin ezgisini yaparak çalıştırmıştı. Yabancı bir şefin Türk bestecisinin eserini ezbere yönetmesi benim için çok önemliydi.

Biz orkestra çukurunda çaldığımız için o güzelim baleyi izlemem mümkün olmadı. Bale gösterimi biter bitmez Taksim’den Aksaray dolmuşuna binerek Veznecilerdeki Kızılay Düğün Salonu’ndaki işime yetişmemde hiç sıkıntı olmadı.

Panayot Abacı Türk kültürünün seçkin temsilcilerinden biriydi. Anısı önünde saygıyla eğiliyorum. 1961 yılından beri yayınladığı Orkestra Dergisi öksüz ve yetim kaldı.

 

PANAYOT ABACI

23 Aralık 1923’te İstanbul’da, Galata semtinde doğan Panayot Abacı, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü ile İstanbul Konservatuarı’nda öğrenim gördü. Konservatuarın viyola bölümünü bitiren sanatçı profesyonel müzisyenliğe, İstanbul Şehir Orkestrası’nda başladı. 20 yıl boyunca, önce İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası’na, sonra da Devlet Opera ve Balesi’nde viyola çaldı, viyola grup şefliğini üstlendi.

TÜRKÇEDEN YUNANCAYA YUNANCADAN TÜRKÇEYE ESERLER KAZANDIRDI

Panayot Abacı, müzisyenliğinin yanı sıra, yayıncı ve yazar olarak da büyük hizmet verdi. 1961’de yayınlamaya başladığı ‘Orkestra’ adlı aylık müzik dergisini günümüze kadar yaşattı. Aynı zamanda iyi bir çevirmen olan Panayot Abacı, Türkçeden Yunancaya ve Yunancadan Türkçeye 50’nin üzerinde eser tercüme etti. Yaşar Kemal’in dört romanını, Aziz Nesin’in yedi kitabını Yunancaya aktardı. Eserlerini Yunancaya çevirdiği Türk yazarlar arasında Yıldırım Keskin, Sabahattin Ali, Orhan Pamuk, Rıfat Ilgaz, Demirtaş Ceyhun, Recep Bilginer ve Refik Erduran da bulunuyor.

Abacı, birçok önemli Yunan yazarının da kitaplarını dilimize kazandırdı. Aziz Nesin’in, ‘Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz’ adlı eserinin Yunancaya çevirisiyle, 1993 yılında Yunan Çevirmenler Derneği’nin En İyi Roman Çeviri Ödülü’nü aldı. Yıldırım Keskin’in ‘Aklı Başında Bir Adam’ adlı oyununun çevirisiyle de 1981 yılında, Yunanistan’daki Corinth Festivali’nde En İyi Çeviri Oyun Ödülü’nü kazandı.

Uzun yıllar, İstanbul Filarmoni Derneği’nin başkanlığını yapan Panayot Abacı, bu süre içinde her yıl 20’nin üzerinde konser düzenleyerek, çok sayıda dünyaca ünlü sanatçının İstanbul’a gelmesine katkıda bulundu.(1)

________________________________________

 

(1) http://www.corumhaber.net/bale-ve-darbuka-makale,5062.html

Facebook'ta Paylaş
 
Anahtar Kelimeler:Çorum, Haber, Gazetesi, yazarlarından, Gazanfer, Eryükselin, geçtiğimiz, günlerd,
Kaynak / Editör
 
Yorumlar
*** Yorum Yaz
Bu habere hiç yorum yapılmamış, ilk yorumu siz yapın.

Diğer YAŞANIM Haberleri
Hür olmak... Tuluyhan Uğurlu
Müzik evrensel midir?.. Dr. Fatih Coşkun
Rusya’da Bale Topluluğu’nda 50 sanatçıda covit 19 tesbit edildi…

Rusya’da Bale Topluluğu’nda 50 sanatçıda covit 19 tesbit edildi…
Bir emeklilik hikayesi… Tanburi Hakan Talu
Türkiye’de covit-19 sürecinde müzisyenler ve müzik performansına etkileri… Orkun Zafer Özgelen
Yorgo Vapuridis : Türkiye'nin ilk taverna müzisyeni
Tanburi Sadun Aksüt arşivini İTÜ TMDK'ya bağışladı…
En Çok Okunanlar
En Çok Yorumlananlar
Diğer Başlıklar

Serhanende Nurettin Çelik... Bülent Aksoy
Datça Türk Müziği Günleri'ne müracaatlar başladı...
Münih LMU Müzikoloji Enstitüsü’nde "Gültekin Oransay" rafı... Nesrin Kalyoncu
Fırat Kutluk “Neden Müzik Dinleriz?“...
Balıkesir Türk Musikisi Sempozyumu (2022) ...
Gördüğümüzü mü icrâ ediyoruz ?.. Dr. Fatih Coşkun
Prof.Dr. Gültekin Oransay'ı 32 yıl önce bugün 59 yaşında kaybetmiştik... Ayhan Sarı
Mavi Nota Dergisi 2021 Ödülü Sıtkı Sahil'e verildi...
Tanbur: Bir resim ve İstanbullu bir saz hakkında... Hakan Talu
Hasan Saltık ile müzik endüstrisi üzerine bir söyleşi… Süleyman Fidan[1]
Günün Sözü
Müzik, içimizden geçenleri dışarıdan dinlemektir...
(Anonim)
Yazarlar 
Röportajlar
Fırat Kutluk “Neden Müzik Dinleriz?“...
Ayhan Sarı - Kitabın adından başlayalım mı?  Buna bağlı olarak da kitabın sonunda müziği neden dinlediğimizin yanıtını veriyor musun? Fırat Kutluk - ...
»
»
»
Tarihte Bugün
Arşiv Arama
Facebook
Anasayfa
Site Haritasi
Sitenize Ekleyin
RSS Kaynagi
Hakkimizda
Reklamlar
Künyemiz
Facebook
Twitter
Bize Ulaşın
Copyright ©2013 - Tüm haklari sakli tutulmaktadir.
Bu sitede yayinlanan tüm resim, materyal ve içerigin telif haklari tarafimizca sakli olup izinsiz alinip kullanilamaz.
0.23ms
cheap jordans|wholesale air max|wholesale jordans|wholesale jewelry|wholesale jerseys